Hina, yoğun bir iş gününün ortasında, ofisin çay ocağında huzur arıyordu. Güneş ışınları, pencereden süzülerek odayı ısıtıyor, demlenen çayın kokusu havayı sarıyordu. Bu kısa mola, Hina için günün stresinden uzaklaşmak ve enerji toplamak için bir fırsattı.
Çay ocağı, ofis çalışanları için sadece bir içecek hazırlama yeri değil, aynı zamanda bir sosyalleşme ve rahatlama alanıydı. Hina, burada meslektaşlarıyla sohbet ediyor, güncel konuları tartışıyor ve bazen de sadece sessizce oturup manzaranın tadını çıkarıyordu.
O gün, Hina’nın dikkati, çay ocağının köşesinde duran eski bir fotoğraf albümüne takıldı. Albümü merakla eline aldı ve sayfalarını çevirmeye başladı. Fotoğraflar, ofisin geçmişine, çalışanların gençlik hallerine ve unutulmuş anılara ışık tutuyordu.
Hina, fotoğraflara baktıkça, ofisin sadece bir iş yeri olmadığını, aynı zamanda insanların hayatlarının kesiştiği, dostlukların kurulduğu ve anıların biriktirildiği bir mekan olduğunu fark etti. Bu farkındalık, Hina’nın ofise olan bakış açısını değiştirdi ve ona yeni bir motivasyon kaynağı oldu.
Çay molası sona ererken, Hina, tazelenmiş bir şekilde işine geri döndü. Çay ocağında geçirdiği kısa süre, ona sadece bir fincan çay değil, aynı zamanda ofisin ve çalışma arkadaşlarının değerini de hatırlatmıştı. Artık Hina, ofise daha farklı bir gözle bakıyor ve her anın tadını çıkarmaya çalışıyordu.









