Hina, yoğun bir iş gününün ortasında, ofisin çay ocağında mola veriyordu. Güneş, pencereden süzülerek odayı ısıtıyor, Hina’nın yüzünde huzurlu bir ifade oluşturuyordu.
Çay ocağı, ofisin kalbi gibiydi; çalışanlar burada bir araya gelir, sohbet eder ve günün stresini atarlardı. Hina da bu atmosferi seviyordu.
Bugün, her zamankinden daha yorgundu. Sabahki toplantı uzamış, öğleden sonraki sunum için hazırlıklar devam ediyordu. Bir fincan sıcak çay, ona iyi gelecekti.
Çayını yudumlarken, ofisin camından dışarıyı seyrediyordu. Şehir hayatı hızla akıp gidiyordu. İnsanlar koşturuyor, arabalar vızıldıyordu. Hina, bir an için bu karmaşadan uzaklaşmıştı.
O sırada, ofisin kapısı açıldı ve genç bir adam içeri girdi. Hina’yı fark edince gülümsedi. Adam, ofisin yeni stajyeriydi ve Hina ona yardımcı oluyordu.
”Merhaba Hina,” dedi adam. “Çay molası mı?”
”Evet, biraz öyle,” diye cevapladı Hina. “Sen de mi yoruldun?”
”Evet, biraz,” dedi adam. “Ama işler eğlenceli. Senden çok şey öğreniyorum.”
Hina gülümsedi. “Öğrenmeye açık olman güzel. Bu, başarılı olmanın ilk adımı.”
İkisi bir süre sohbet ettiler. Hina, adama ofisle ilgili tavsiyelerde bulundu, deneyimlerini paylaştı. Adam da Hina’ya teşekkür etti.
Çay molası sona erdiğinde, Hina kendini daha enerjik hissediyordu. Adamla yaptığı sohbet, ona iyi gelmişti. Birlikte ofisten ayrıldılar, işlerine geri döndüler.









